Gezegenimizin hızla artan nüfusu beraberinde hızla artan doğal kaynak tüketimini de getirmektedir. Bu nedenle Çevresel Sürdürülebilirlik, ekosistemimizi, ekosistemimizin sağlığını korumayı ve sahip olduğumuz dünyayı temiz ve güvenli halde gelecek nesillere bırakmayı hedeflemektedir. Bu çözüm arayışı, insan ile gezegenimiz arasında köprü niteliğinde bir denge kurarak ekosistem ve doğal kaynakların yönetimine ilişkin bütünsel bir yaklaşımdır. İklim değişikliğinin sebebiyet verdiği süregelen fosil yakıt kullanımından kaynaklanan karbon emisyonlarını azaltarak yeşil ve sağlıklı bir hayat sunmayı ve bu hedefi sürekli hale getirmek, bu yaklaşımla beraber, hedeflerimiz doğrultusundadır.İnsan yaşamının ve faaliyetlerinin devam edebilmesi için çevre olanaklarının sınırlılığının farkında olunması ve doğal çevrenin sürdürülebilirliğinin sağlanması yaşam sürekliliği için oldukça önemli nitelik taşımaktadır. Çevresel bağlamda bu sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için yapılması gerekenler arasında biyolojik çeşitliliğin korunması, doğal kaynakların düzensiz kullanımının önüne geçilmesi, sera gazı emisyonlarının azaltılması, kaynak etkin üretim ve tüketimin sağlanması, çevre kirliliğinin önlenmesi, çevre kalitesinin korunması ve iyileştirilmesi bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler; günümüzde doğal kaynakların tükenmesi, çölleşme, kuraklık, arazi bozulması, tatlı su kaynak kıtlığı ve biyoçeşitlilik kaybı gibi çevresel bozulmanın olumsuz etkilerinin, insanlığın karşı karşıya olduğu zorluklardan olduğunu vurgulamaktadır. İklim değişikliği ise bu yüzden karşı karşıya olduğumuz en büyük engellerden biridir.
Dünya devletleri Birleşmiş Milletler’in çatısı altında 1994’te yürürlüğe giren İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)’nin ardından, 1997 yılında kabul edilip 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü ve son olarak 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması kapsamında, iklim krizine çare üretmek amacıyla yaklaşık otuz yıldır küresel bir mücadele sürdürmektedir. Aralarındaki en güncel uluslararası anlaşma, toplumun iklim değişikliği ile mücadele ettiği Paris İklim Anlaşmasıdır. Bu anlaşmanın en temel ve uzun dönemli hedefi ise sanayi öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık ortalamasındaki artışın 2°C’nin altında ve mümkünse 1,5°C’de tutulmasını amaçlamaktadır. Taraf ülkeler bu hedefe ulaşmada izleyeceği yöntemi ulusal katkıları (NDC) ile belirlemektedir. 25 Eylül 2015'te Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'nde kabul edilen "Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi" kapsamında ortaya konan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacından (SKA) biri de “iklim değişikliği ve etkileri ile mücadele için acilen eyleme geçmek”tir. Birleşmiş Milletlerin 2030 Gündemini ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini uygulamaya yönelik stratejisinin ayrılmaz bir parçası olarak, 2019 yılı Aralık ayında tanıtımı yapılan ve tanıtıldığı andan itibaren küresel bir etki yaratan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Avrupa Birliği, 2050'de iklim nötr olma hedefi ni ilan etmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dönüşüm sürecine girilmiş, 2021 yılında Paris Anlaşması’na taraf olunması ile iklim değişikliği konusunda yürütülmekte olan çalışmalar hızlanmıştır. Türkiye, 2053 yılında iklim nötr olma hedefini ulusal katkı beyanı ile bildirmiştir.
EPTISA Türkiye ailesi olarak hem küresel hedefler hem de ülkemizin hedefleri doğrultusunda iklim değişikliği ile mücadele kapsamında, Ankara merkez ofisimizde 2020'den bu yana, "Karbon Ayak İzimizi" hesaplıyor ve faaliyetlerimizin iklim değişikliğine olan etkilerini ölçüyoruz. "Net Sıfır" hedefi doğrultusunda, karbon ayak izimizi nötrleyerek, sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamaya her geçen gün devam etmekteyiz.
EPTISA Türkiye olarak faaliyetlerimizi yürütürken, artan çevre problemlerinin bilinciyle sürdürülebilirliği odağımıza alıyoruz. Bu bağlamda, ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 14001 Çevre Yönetim sistemi standartlarına uygun kaynak tüketimini ve projelerimizin çevre üzerine olası olumsuz etkilerini azaltmayı taahhüt ederek çalışıyoruz. Projelerimizin tüm aşamalarında, kaynak yönetimi ve atık azaltımından enerji verimliliğine, iyi üretim uygulamalarından (GMP – Good Manufacturing Practices) yenilenebilir enerji kullanımına, iklim değişikliğine uyum ve azaltıma kadar tüm çevresel hususları, operasyonlarımızın tüm yönlerine entegre ediyoruz. Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkıda bulunan hizmetler vermekten büyük bir mutluluk duyuyoruz!